Sakınnn !.. Seni sevdiğimi bilme
Küçücük iki kelimeden meydana gelmiş bir cümleden ödümüz patlıyor. Offf offff off ne zormuş.. Sanki atla deve;
"Seni seviyorum " diye diye bangır bangır bağırasım geliyor.
Allah'tan benim hiç öyle bir derdim olmadı. Birine duygularım samimiyse itiraf etmekten çekinmem. Affettiğimiz zaman nasıl üzerimizden yük kalkıyor, hafifliyorsak, "Seviyorum" dediğimiz zaman bu duygu daha da ikiye katlanıyor. Huzura eriyoruz gibi bir şey.
Hemen rahmetli Zeki Müren'in bir şarkısı geldi aklıma. İlk gençlik yıllarımda ne çok severdim.
Bizim nesil çok iyi hatırlar.
"Seviyorum işte var mı diyeceğin"..
Nasıl da cesurca bir itiraftır.
Korkusuzca zincirleri kırmak, sevgiyle özgürleşmek. Sevelim ağbiler, ablalar, teyzeler, bacılar, kardeşler. Sudan ucuz. Dünyanın temel ihtiyacı.
Eskiden büyüklerimizden duyardık. "Ben çocuklarımı uyurken öper severim." Oldu. Çok iyi yapıyordunuz.
Aman hala vazgeçmeyin. Uykumdayken ne kadar öpüldüm acaba? diye anneme takılmaktan hiç vazgeçmedim hala.. Çocuk; ebeveynlerinin sevgisinden habersiz sevgiye hasret büyüyecek, daha sonra yanlış ilişkilerde bu duyguyu arayacak, ömür boyu ailesini suçlayacak.
Toplumsal suçların altında sevgisizlik yatacak, fakat biz ısrarla çocuklarımızı şımartırız kaygısıyla, iki kelimeyi söylemekte zorlanacağız.
Maşallah bize..
AMAN ŞIMARMASIN!
İlişkilerimiz ne halde diye çığlık atmak geliyor içimden. Eminim çoğunuz benimle aynı şekilde düşünüyor.
Karşınızda canınızdan çok sevdiğiniz kişi tüm güzelliği ve sevimliliğiyle duruyor ve siz tek o şımarmasın duygusunu gurur haline getirdiğiniz için, o iki küçük kelimeyi "o" çok değer verdiğiniz biricik sevdiğinize söylemiyorsunuz ve sizden çok daha akıllı ve sevgisini rahatça ifade edebilen biri elinizden alıveriyor.
Oh olsun.. Saçını başınızı yolun artık.. Ne haliniz varsa görün.. Size az bile..
Hayatımızın her devresinde vazgeçemediğimiz psikolog dostlarımızın da, bu konuda mantıklı bir açıklaması vardır herhalde.
Kadın kız çocuğudur. Annedir, eştir, evlattır ve sevmeyi bilen bir yürek taşır. Bu kadar sevgi dolu bir varlığa, neden özellikle erkeklerimiz mini minnacık bir sevgi kelimesini çok görür, esirgerler anlamadık gitti. Artık eski zaman insanları demek istiyorum ki; sahiden çok gerilerde kalmış demode olmuş bir neslin kıyımına neden olan olay, büyüklerin yanlışlıklarında yatan kocaman eğreti duygular. Aslını astarını düşünmeden; onlarda bu duyguları kendi büyüklerinden bir devre mülk hesabı gibi kullanmışlar.
Yıllar önce, o zamanların deyimiyle; ruh tabiplerine gitme alışkanlığı, bu denli fazla değilmiş herhalde.. Mazallah evde yaşanan bir olayı, kimin haddine dışarıya deşifre etmek. Kırılan kolların içinde kalan yenleriyle büyümüş, eski nesillerin tortularında bir kurtulabilsek. Kodlanmışız bir kere. Sevdiğimizi söyleyemiyoruz işteeeee .
ERKEKLER ARIZALI!
Saygı sevgi güzeldir. Bizim geleneksel kurallarımızdan biridir.
Ortaokul yıllarımızda 'Yurttaşlık Bilgisi' dersimizde, kafamıza vura vura öğrettiler ama nerelerde kullanacağımızı kendileri de bilemediler.
Kör hafız misali ezberledik de, sevgiyi kelimelere dökmenin neresi yanlış anlayamadık gitti.
Sevgili Banu'nun bozulan evliliğinin katilinin iki kelime olduğunu görünce; ister istemez ben de bu cümleye takıldım gitti: "Filiz Hanım 7 yıllık evliliğim boyunca bir kez sevildiğimi duymadım. Ne zaman eşime bu soruyu sorsam ' Ne gerek var böyle saçma sorulara' derdi. Banu kendinden yirmi yaş büyük birinin peşinden gitmesinin ardındaki duyguyu 'sağır sultan bile bilir" misali sevgisizlik yatıyordu. Beni de uzun uzun düşündüren bir konuya açıklık getirmek istesem de işin içinden çıkamadım desem.
Özellikle erkekler bu konuda ciddi bir şekilde arızalı. Babaların çoğunluğu, erkek çocuklarıyla aralarındaki mesafeyi korumak adına yaptıkları yanlışlıkları bir kabul edebilseler. Yıllar geçtikçe torunlarıyla sarmaş dolaş yaşadıkları bu güzel duyguyu, keşke gençlik yıllarında keşfedip çocuklarına gösterebilselerdi.
Neden büyükanneler ve dedeler sevilir. Çünkü onlar sayesinde sevgiye doyarız. Tüm bu güzel duygularımızın karşısına sarı kart gösteren hakem gibi fazladan bir de gurur duygusu çıkıyor... Nice aşklar bu duygu yüzünden yarım kalmış ve bitmiştir. Kim ne kadar haklı diye düşünmek yerine; acil çözüm bulmak gerekiyor diye düşünenlerdenim. Evet arkadaşlar ağzımızı korkak alıştırmayalım.
İki küçük kelimeyi söyleyelim gitsin. Hiçbir şey kaybetmez, çok şey kazanırız emin olun.
Sizi seviyorum.... Var mı itirazınız?
Sevgi dolu bir hafta sonu diliyorum.
....FİLİZ ÖZKOL-KHA...
"Seni seviyorum " diye diye bangır bangır bağırasım geliyor.
Allah'tan benim hiç öyle bir derdim olmadı. Birine duygularım samimiyse itiraf etmekten çekinmem. Affettiğimiz zaman nasıl üzerimizden yük kalkıyor, hafifliyorsak, "Seviyorum" dediğimiz zaman bu duygu daha da ikiye katlanıyor. Huzura eriyoruz gibi bir şey.
Hemen rahmetli Zeki Müren'in bir şarkısı geldi aklıma. İlk gençlik yıllarımda ne çok severdim.
Bizim nesil çok iyi hatırlar.
"Seviyorum işte var mı diyeceğin"..
Nasıl da cesurca bir itiraftır.
Korkusuzca zincirleri kırmak, sevgiyle özgürleşmek. Sevelim ağbiler, ablalar, teyzeler, bacılar, kardeşler. Sudan ucuz. Dünyanın temel ihtiyacı.
Eskiden büyüklerimizden duyardık. "Ben çocuklarımı uyurken öper severim." Oldu. Çok iyi yapıyordunuz.
Aman hala vazgeçmeyin. Uykumdayken ne kadar öpüldüm acaba? diye anneme takılmaktan hiç vazgeçmedim hala.. Çocuk; ebeveynlerinin sevgisinden habersiz sevgiye hasret büyüyecek, daha sonra yanlış ilişkilerde bu duyguyu arayacak, ömür boyu ailesini suçlayacak.
Toplumsal suçların altında sevgisizlik yatacak, fakat biz ısrarla çocuklarımızı şımartırız kaygısıyla, iki kelimeyi söylemekte zorlanacağız.
Maşallah bize..
AMAN ŞIMARMASIN!
İlişkilerimiz ne halde diye çığlık atmak geliyor içimden. Eminim çoğunuz benimle aynı şekilde düşünüyor.
Karşınızda canınızdan çok sevdiğiniz kişi tüm güzelliği ve sevimliliğiyle duruyor ve siz tek o şımarmasın duygusunu gurur haline getirdiğiniz için, o iki küçük kelimeyi "o" çok değer verdiğiniz biricik sevdiğinize söylemiyorsunuz ve sizden çok daha akıllı ve sevgisini rahatça ifade edebilen biri elinizden alıveriyor.
Oh olsun.. Saçını başınızı yolun artık.. Ne haliniz varsa görün.. Size az bile..
Hayatımızın her devresinde vazgeçemediğimiz psikolog dostlarımızın da, bu konuda mantıklı bir açıklaması vardır herhalde.
Kadın kız çocuğudur. Annedir, eştir, evlattır ve sevmeyi bilen bir yürek taşır. Bu kadar sevgi dolu bir varlığa, neden özellikle erkeklerimiz mini minnacık bir sevgi kelimesini çok görür, esirgerler anlamadık gitti. Artık eski zaman insanları demek istiyorum ki; sahiden çok gerilerde kalmış demode olmuş bir neslin kıyımına neden olan olay, büyüklerin yanlışlıklarında yatan kocaman eğreti duygular. Aslını astarını düşünmeden; onlarda bu duyguları kendi büyüklerinden bir devre mülk hesabı gibi kullanmışlar.
Yıllar önce, o zamanların deyimiyle; ruh tabiplerine gitme alışkanlığı, bu denli fazla değilmiş herhalde.. Mazallah evde yaşanan bir olayı, kimin haddine dışarıya deşifre etmek. Kırılan kolların içinde kalan yenleriyle büyümüş, eski nesillerin tortularında bir kurtulabilsek. Kodlanmışız bir kere. Sevdiğimizi söyleyemiyoruz işteeeee .
ERKEKLER ARIZALI!
Saygı sevgi güzeldir. Bizim geleneksel kurallarımızdan biridir.
Ortaokul yıllarımızda 'Yurttaşlık Bilgisi' dersimizde, kafamıza vura vura öğrettiler ama nerelerde kullanacağımızı kendileri de bilemediler.
Kör hafız misali ezberledik de, sevgiyi kelimelere dökmenin neresi yanlış anlayamadık gitti.
Sevgili Banu'nun bozulan evliliğinin katilinin iki kelime olduğunu görünce; ister istemez ben de bu cümleye takıldım gitti: "Filiz Hanım 7 yıllık evliliğim boyunca bir kez sevildiğimi duymadım. Ne zaman eşime bu soruyu sorsam ' Ne gerek var böyle saçma sorulara' derdi. Banu kendinden yirmi yaş büyük birinin peşinden gitmesinin ardındaki duyguyu 'sağır sultan bile bilir" misali sevgisizlik yatıyordu. Beni de uzun uzun düşündüren bir konuya açıklık getirmek istesem de işin içinden çıkamadım desem.
Özellikle erkekler bu konuda ciddi bir şekilde arızalı. Babaların çoğunluğu, erkek çocuklarıyla aralarındaki mesafeyi korumak adına yaptıkları yanlışlıkları bir kabul edebilseler. Yıllar geçtikçe torunlarıyla sarmaş dolaş yaşadıkları bu güzel duyguyu, keşke gençlik yıllarında keşfedip çocuklarına gösterebilselerdi.
Neden büyükanneler ve dedeler sevilir. Çünkü onlar sayesinde sevgiye doyarız. Tüm bu güzel duygularımızın karşısına sarı kart gösteren hakem gibi fazladan bir de gurur duygusu çıkıyor... Nice aşklar bu duygu yüzünden yarım kalmış ve bitmiştir. Kim ne kadar haklı diye düşünmek yerine; acil çözüm bulmak gerekiyor diye düşünenlerdenim. Evet arkadaşlar ağzımızı korkak alıştırmayalım.
İki küçük kelimeyi söyleyelim gitsin. Hiçbir şey kaybetmez, çok şey kazanırız emin olun.
Sizi seviyorum.... Var mı itirazınız?
Sevgi dolu bir hafta sonu diliyorum.
....FİLİZ ÖZKOL-KHA...
Hiç yorum yok
hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.