Zakir Kaya İŞİD (Irak Şam İslam Devleti) KİMİN MAŞASI"?.
Irak
Şam İslam Devleti olarak adlandırılan IŞİD aslında anlaşılır şekilde yazarsak
batının Saddam Kaddafi ve diğer marjinal guruplara tanıdığı destek verdiği…” Liderlerin sonrasın da batıya ters düşmesi sonucu..”
batının Saddam Kaddafi ve diğer marjinal guruplara tanıdığı destek verdiği…” Liderlerin sonrasın da batıya ters düşmesi sonucu..”
Yeni bir alternatif yeni kahramanlar yerine ‘kendilerinin
yönettiği profesyonelce son derece
acımasız korku yayan çinayet şebekeleri
kurup yönetmelerinden ibaret bir oluşumlar kuruyor ve legal, iegal
şekilde yer altında ve üstünde politika ve gücünü sağlama alıyor. Çıkarına ters
düşen ülke ve olaylarda gözdağı vermek pes ettirmek için kartları ellerinde
tutuyor bunlar Allah korkusu adalet
,merhamet diye bir duruma kayıtsız ve tek amaçları gücünü korumak ve zülüm
sistemini korumak için kulanılıyor şimdi İŞİD KİM NE ANLAMAYA ÇALIŞALIM VE
KAYNAKLARININDAN TANIMAYA ÇALIŞALIM
ZAKİR
KAYA /KHA/İZMİR..
IŞİD Projesinin
Arkasındaki Jeopolitik Gerçek
Giriş
Irak
Şam İslam Devleti olarak adlandırılan IŞİD Suriye’de doğdu. IŞİD, Rusya’nın
Esad rejimine verdiği kararlı ve sürekli destek ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO),
Irak El Kaidesi olarak adlandırılan El Nusra, PKK yanlısı Suriye Kürt
hareketinin temsilcisi PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve diğer gruplarla amaç
ve yöntem farklılığı nedeniyle farklı bir strateji izledi. Amacı İslami
esaslara dayalı bir devlet kurmaktı. Selefi inancına dayalıydılar[1] ve iyi
savaşçılardı. ABD ve destekçileri Suriye ve Ukrayna’da Rusya’ya karşı siyaseten
yenilmişlerdi. İran’ın ise 2008’den bu yana bölgedeki nüfuz alanının genişletme
çabaları bir türlü engellenememişti. Irak’ta İran yanlısı Maliki hükümeti
İran’la yakın işbirliği yürütürken aynı zamanda Çin ve Rusya ile stratejik
ilişkiler içine girmişti. Kürtler de Maliki’nin bu politikalarından oldukça
rahatsız bir duruma gelmişlerdi. Başta Bahreyn, Katar ve Suudi Arabistan olmak
üzere Şii nüfusa sahip ülkeler İran merkezli güvenlik tehdidi içine
girmişlerdi. Bu karmaşık siyasi ve iç harp ortamı içinde ABD ve Batı
doğrudan veya birlikte NATO veya Koalisyon şeklinde bölgeye müdahale etmeye
cesaret edemediler. Çünkü bu sefer Irak, Suriye coğrafyası yanında Basra
Körfezi ve doğu Akdeniz coğrafyası da kontrolsüz bir savaşa sürüklenebilirdi.
Çünkü Ortadoğu’da canlarından başka kaybedecek şeyi kalmayanlar artık
çoğunluktaydı. Böylesine bir müdahale İsrail’i de tehlikeye atabilirdi. Bu
nedenle ellerinde devlet sözü verildiği kuvvetle muhtemel iyi savaşan bir
askeri güç durumundaki IŞİD’in ortak çıkarlar doğrultusunda kullanılmasına
karar verildi. Böylece IŞİD Suriye’de ele geçirdiği topraklardan sonra
silahlandırılarak Irak’a yönlendirildi. IŞİD’in arkasında kimler var? İran-
Rusya- Irak karşıtı ne kadar devlet ve aşiret grubu varsa onlar var.
IŞİD’in Stratejik Misyonu
Irak’ın
İran’la işbirliği içinde Basra Körfezi’nin 100 yıllık jeopolitiğini değiştirme
korkusu IŞİD’i ortaya çıkardı. Gelişmelere IŞİD’in Şii ve Kürt karşıtı bir
devlet kurma amacı yönüyle bakıldığında, buna Saddam’ın ruhu hortladı demek de
pekâlâ mümkün. Bu bağlamda IŞİD projesinin arkasında ulusal çıkarları İran’la
çatışan bütün ülkelerin olduğu söylenebilir. Türk Dışişleri Bakanının, IŞİD’in
uzun yıllara dayalı bir baskı politikasının ürünü olduğunu söylemesi de Irak coğrafyasında
ABD’nin açtığı derin sosyolojik yaranın irin toplaması olarak
değerlendirilebilir. IŞİD’in yaratılmasında Irak hükümetlerinin mevcut
sosyo-kültürel, dini ve mezhepsel yapıyı yeterince ve samimi bir şekilde
kucaklayamamasının da büyük bir etkisi olduğu savları bölgede İran, Rusya ve
Çin üzerinden yapılan stratejik hesapları yok saymak anlamına gelecektir.
Ancak, Şii çoğunluklu Irak hükümetlerinin kanaatimce en büyük hatası Saddam
yanlısı Sünni toplulukları dışlamak oldu. Aslında bu gruptan ülke savunması ve
yeni askeri güç oluşturma çabalarında istifade edilebilirdi. Ve bugün Irak
hükümetinin IŞİD karşısındaki askeri zayıflığı yaşanmayabilir ve askeri gücünü
artırmak için Şii dini liderlerin çağrısına gerek kalmayabilirdi.
IŞİD Projesi Amacına Ulaştı mı?
IŞİD
projesinin nihai amacı nedir? Irak ve Suriye coğrafyasında İran karşıtı (
mezhepsel güç olarak Şii karşıtı) Suudi destekli bağımsız bir tampon devlet
veya üniter siyasi bir yapı oluşturmak olarak tanımlanabilir. Bu proje ABD’nin
Büyük Ortadoğu Projesine uygundur. Genel anlamda İran’ın bölgedeki etkinliğini
azaltmayı ve kırmayı amaçlayan IŞİD Projesi ABD, S. Arabistan ve bölgedeki İran
karşıtı ülkeler açısından amacına ulaşmış gözükmektedir. Şöyle ki;
·
IŞİD Bağdat’a 35 kilometre kala durmuş veya durdurulmuştur. Son gelişmelere
bakıldığında, İran’la yakın işbirliği içinde olan Başbakan Maliki’nin görevden
uzaklaştırılması, yeni bir Kürt asıllı kişinin Irak Cumhurbaşkanlığına
getirilmesi ve Kürtlerle daha uyum içinde çalışacak ve İran ve Rusya ile
stratejik ilişkilerden uzak duracak yeni bir hükümetin kurulması IŞİD sayesinde
sağlanmıştır.
·
IŞİD ile sadece Maliki hükümetine değil aynı zamanda Irak Kürtlerine ve
bölgedeki PKK’ya da ABD ile işbirliği yapılmadıkça ve uyumlu çalışılmadıkça
başlarına gelebilecekler fiili olarak gösterilmiştir. Kürt bölgesindeki petrol
ve enerji kaynaklarının ABD’nin kontrol ve yönlendirmesi dışında
kullanılamayacağı ciddi bir şekilde hatırlatılmıştır.
·
Suriye’nin doğusu İŞID kontrolüne girmiştir. Böylece İran’ın Suriye ile fiziki
irtibatı fiili olarak kesilmiştir. Tek irtibat doğu Akdeniz üzerinden uzun ve
dolambaçlı bir yola kalmıştır.
·
Kanaatimce IŞİD’in bazı unsurlarının Lübnan’da İran yanlısı Hizbullah’a karşı
kullanılması da söz konusu olabilir.
IŞİD Kontrol Dışına Çıkabilir mi?
IŞİD’e
bağımsız veya Irak içinde üniter bir yapılanma izni verilmesi halinde sınırları
ne olacaktır. IŞİD’in askeri operasyonlarına bakıldığında ileride pazarlık
konusu olabilecek yaşam alanlarına doğru yöneldiği söylenebilir. Bu noktada
elbette en önemli iki faktör petrol ve sudur. Petrol geliri payı Kürtlerden mi
alınacak yoksa merkezi hükümetten mi karşılanacaktır? Şu anda göründüğü kadarı
ile İŞID’in amacı yaşayabileceği ve tutunabileceği bir coğrafi sınıra
erişmektir. Bu sınırlar Irak Kürtleri ve PKK sınırları ile de çatışmaktadır. O
nedenle ABD sınırlı hava saldırısı ile sınırları dikte etmeye ve Irak Kürt
bölgesindeki Amerikan enerji şirketlerinin çıkarlarını korumaya çalışmaktadır.
İŞID’in Kürt bölgesini hedef alması sadece yaşam sınırları ile izah edilemez.
Bu saldırıda IŞİD’in bölgedeki Kürtlerle ideolojik ve stratejik rekabetinin de
rol oynadığı söylenebilir.
ABD’nin
yüksek çıkarları açısından bakıldığında IŞİD adlı bir devletin Suriye-Irak
ortak coğrafyasındaki varlığı hâlihazır duruma uygun ve gereklidir. Ancak
demokrasi nidalarıyla başlatılan Arap Baharından sonra Ortadoğu’da radikal bir
din devletine izin vermek sadece ABD’nin değil, Batı’nın sahip olduğu tüm
insani ve hukuki değerleri yok sayması anlamına gelecektir. O nedenle
kanaatimce IŞİD veya İD (İslam Devleti) adlı devletin varlığını sürdürmesi,
bölgedeki petrol ve enerji şirketlerinin proje ve çıkarlarıyla uyumlu olmasına
ve radikal toplumsal uygulamalarına son vermesine bağlıdır. Böylece IŞİD, ABD,
Irak Kürtleri -S. Arabistan – Kata – Bahreyn - B.A.E ve Kuveyt için İran’a
karşı bir sigorta görevi yapabilir. Ancak IŞİD’in nasıl kontrol altına alınacağı
ve bölgedeki sosyal ve kültürel yapıyla nasıl uyum sağlayacağı en büyük
sorundur. Bu IŞİD’i kurgulayanların sorunudur. IŞİD kontrol altına alınamazsa
ortak bir askeri operasyon ile tamamen tasfiye edilebilir. O zaman dünyamızın,
uluslararası çapta yeni bir terör örgütü ile karşılaşması olasılığını da
dikkate almamız gerekecektir. IŞİD’in tasfiyesine karar verilmesi halinde,
Rasmussen’in de ifade ettiği gibi Türkiye üzerinden NATO’nun da bu sürece
katılabileceği olasılığını unutmamak gerekir. Amaç Suriye’ye destek veren İran
ve Irak’ı dolaylı yoldan cezalandırmaktı ve geleceğe yönelik gözdağı vermek,
Irak’ın İran, Rusya ve Çin’le olan stratejik bağlarını koparmaktı. ABD, İsrail,
İran çekişmesinde İsrail’in siyasi ekseninden çıkamadığından Irak politikasını yanlış
eksene oturttu. IŞİD gibi son derece radikal örgütlere muhtaç duruma geldi.
Büyük Resim Kesin Çözüm
Ortadoğu’da
şu anda enerji odaklı iki temel güç boşluğu vardır. Birincisi doğu Akdeniz’deki
enerji güvenliği, ikincisi Basra Körfezi’ndeki İran tehdididir. Bu sahnedeki
temel aktörler, bölgedeki taşeron kuvvetler ile mevcut denge durumunu korumaya
çalışmaktadırlar. IŞİD ve onunla ilgili gelişmeler ana olarak bununla
ilgilidir. Ancak bütün bu gelişmeler geçicidir ve sanaldır. Gerçek ve kalıcı
bir denge, ancak ya kapsamlı bir barış ya da kapsamlı bir savaşla sağlanabilir.
ABD ve Batı gerçek güç dengesinin ve barışın İran’la yapılacak kapsamlı ve
dengeli bir anlaşmaya bağlı olduğunu unutmamalıdır. ABD yönetimleri küresel
petrol ve silah endüstrisinin etki alanından çıkarak Ortadoğu’da taşeron askeri
güçlere muhtaç olmadan barışı sağlayabilir. Sizlere son söz olarak Mustafa
Kemal Atatürk’ün günümüze ve geleceğe ışık tutacak değerlendirmesini
sunuyorum. Milletler işgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla
beraber, beşeriyetin vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin
servet ve kaynaklarından kendileri istifade eder ve dolayısıyla bütün
beşeriyeti istifade ettirmekle yükümlüdürler.[2]
[1]
Hilmi Demir, IŞİD Kimdir ve Neden Sünni Değildir 20 Haziran 2014,
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/teostrateji-arastirmalari-merkezi/2014/06/20/7660/isid-kimdir-ve-neden-sunni-degildir
[2]
Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düşünceler, İş Bankası Yayını Ankara, 1956 s. 45
Kaynak:
http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/5306/isid_projesinin_arkasindaki_jeopolitik_gercek
Hiç yorum yok
hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.