REKLAM ALANI

KHA HABERLER

CANLI TARİH KONUŞUYOR SELEHATTİN DEMİRTAŞ VE TÜM PKK UZANTILARINA İTHAF OLUNUR

 
1968 kuşağındanım. Türkiye Devrimci hareketi içinde yerini almış, inanmış, özel çıkarlarını bir tarafa bırakmış, genel çıkarlarları ön planda tutmuş bir anlayış ile Devrimci hareket içinde yer almış ve mücadeleye tüm gücüyle katkı sunmuş birisiyim.
Hatırlıyorum; 1970 ihtilali Devrimci mücadeleyi önemli ölçüde geriletmiş ve bir çok Devrimci önderi, öldürülmüş, idam edilmiş ve tutuklanmışlardı..
1970 sonrası yeniden toparlanarak örgütlenen Devrimciler, mücadeleye kaldıkları yerden devam etmeye başlarken, bende bu mücadele içinde yerimi aldım. Türk solu olarak adlandırılan, DEV- GENÇ içinde olmamdan hoşnut olmayan Kürt solu içinde mücadele eden arkadaşlarımdan eleştiri aldım. “Sen Kürtsün, Türk solu içinde ne işin var" diye, yerimin Kürt solu olduğunu söylediler. Arkadaşlarımın isteklerini haklı bularak onlarla birlikte olmaya karar verdim. Yıl olarak çok net hatırlamıyorum. Yanılmıyorsam 1973 yılı olabilir. Türk solu gibi, kırk parçaya bölünmüş Kürt solunun içinde buldum kendimi. Arkadaşlarım yeni bir örgütlenme yapacaklarını söylediler. Bu örgüt Türkiyenin her yerinde şubeler kurarak, Kürtlerin ekonomik, sosyal, kültürel ve demokratik mücadelesi içinde yer alacaklarını söylediler.
Arkadaşlarımızla toplanarak "DEVRİMCİ DOĞU KÜLTÜR OCAKLARI" adlı bir örgüt kurmaya karar verdik. Genel merkez için Kızılay, Ziya Gökap Caddesi’nde bir mekan kiraladık. Ankara’da bulunan devrimci Kürt arkadaşlarımızın katılımını sağlamak amacı ile bir toplantı düzenledik. Bu toplantımıza bir çok arkadaşlarımız katıldı. Konuşup görüşlerini açıklmak isteyenlere söz verildi. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci olan Abdullah Öcalan diye birisi de konuşmak istedi. Ona da söz verildi. Abdullah Öcalanın çok çarpıcı bir konuşması oldu. Arkadaşlar, lafı uzatmaya gerek yok,"Kürt meselesinin çözümü namlunun ucundadır" dedi. Orada bulunan arkadaşlarımız şoke oldular. Biz o dönemde Kürt kelimesini dahi korkarak kullanırken, bu vatandaş silahlı mücadele önerisinde bulundu. Bu öneri hiç ilgi görmedi, bu şahsın MİT tarafından görevlendirilmiş olacağı düşüncesi ağırlık kazandı. Arkadaşlarımız bu şahsı örgüt yönetimine almama kararı verdiler. Yönetimimize giremeyen Abdullah Öcalan toplantımızı terk ederek bizlerle olan ilişkisini kesti. Örgütümüz kurularak ilk Genel Başkanlığına Yumni Budak isimli bir arkadaşımız getirildi.
1968 yılında gelişen Devrimci mücadeleden ve sol muhallefetten, emperyalist güçler rahatsız olmuş ve bu gelişen hareketin engellenmesi için işbirlikçilerine talimat vermişlerdir. Dev Gencin beş kişilik merkez karar yönetimi içinde yer alan, Mahir Kaynak isimli bir MİT görevlisi, gelişen devrimci harekata çok önemli bir darbe vurmuştur. Devrimci hareketin en önemli liderleri ve militan kadroları yok edilmiştir. Ülkemizde gelişen sol muhallefete darbe vurmak için tüm güçleri ile sola önemli bir zayyiat vermiştir. Emperyalist güçler; bizim istediğimiz kadar solcu olabilirsiniz, bizim istediğimiz kadar sağcı olabilirsiniz, bizim istediğimiz kadar Müslüman olabilirsiniz, bizim istediğimiz kadar büyüyebilirsiniz, bunun dışına çıktığınız taktirde kafanıza vururuz, diyen yapıyı geçmişte tanıyor olmamız bizi daha dikkatli olmaya zorlamıştır. Abdullah Öcalan’dan korkmamızı gerektiren bir geçmişi yaşamış olmamız bizi temkinli olmaya sevketmiştir. Kuşkularımız bizleri haklı çıkarmıştır. Mahir Kaynak anılarını yazdığı bir kitabında, amirlerine "Beni deşifre etmeyin" demiş, ancak amirleri Mahir Kaynağı deşifre etmişlerdir. “Eğer beni deşifre etmeselerdi, ben bugün en büyük sol partinin lideri olurdum” diyen Mahir Kaynak'ın yerine MİT Bülent Ecevit’i görevlendirmiştir. İllegal solu Mahir Kaynak bitirmiş, legal solu da Ecevit bitirmiştir. Yani ülkeyi yönetenlerin ağa babaları nasıl istemişlerse, gelişmeler o şekilde sonuçlanmıştır.
Kürt solu içinde fazla kalamadım ve Dev Gence geri döndüm. 1974 yılında Dikmen Halkevi Başkanı oldum. Başarılı çalışmalarım sonunda ödüllendirildim ve Halkevleri Genel Merkezi’ne seçildim. Halk evlerinde, rahmetli Muammer Aksoy, rahmetli Uğur Mumcu, rahmetli Ahmet yıldız gibi önemli isimlerle çalıştım. Dev Genç, sonradan Dev-yol olan örgütün Türkiye çapında tek yetkili ve sorumlusu oldum. Görevde yükselirken, örgütün iribaşları ile tanışma fırsatım oldu. Örgütün en üst düzeyinde yer alan şahıslarla birlikte oldum. Bu iribaşları ne kadar çok tanıdıkça o kadar çok, devrime ve örgüte olan inancım sarsıldı. Kim bunlar? Bu göreve nasıl geldiler? Bunlara talimat verenler kimlerdir? Halk çocuklarını ölüme gönderen bu şahıslar kime hizmet emektedirler? Bir çok yanlışlarını gördüm ve karşı çıktım. Bunların devrimcilikle ilişkilerinin olmadığını anladım. Bunları tanımadan önce örgüte ve örgüt yöneticilerine sonsuz bir güven duymaktaydım. Her şeyimle kendimi örgüt için tahsis etmştim. Üst düzey yöneticilerini tanıdıkça, tüm inancım ve güvencim sarsıldı. Ülkeye düşmanlık yaptıkları kanaatine vardım ve 1978 yılında, Dev-yol dan ayrıldım. CHP’ye girdim. Ancak CHP’nin ideolojisini hiç mi hiç benimsemedim. CHP’yi devrimci bir çizgiye getirebilmek için mücadele ettim. Belli ölçüde de devrimci cizgiye gelmesine katkı sundum. Ancak tam anlamıyla başarılı olamadım.
Bu arada 1980 ihtilali oldu. Bu ihtilal sonunda herkes gibi ben de alabildiğince mağduriyet yaşadım. Sıkı yönetim savcısının hazırlamış olduğu iddianamede CHP’yi Marksist, Leninist bir çizgiye getirmek için çalışmamdan dolayı idamla yargılanmamı talep ettiler ve idamla yargılandım. On yıl siyasi yasaklı oldum. Siyasi yasağım, Parti Genel Başkanlarının referandumu ile kalktı. CHP’de uzun yıllar mücadele eettim, sonuçta CHP’den hiç bir şey olamayacağı kanaatine vardım ve CHP’den ayrıldım. Siyaseti seven ve bir çok birikimleri olan bir insanım. Bu birikimlerimle hizmet vermek istiyorum, ancak bu hizmeti sunacağım herhangi bir siyası kuruluş bulamadım. HADEP’li arkadaşlarımdan İsmail Göldaş, birlikte çalışabiliriz diye bir teklifle bana geldi. Teklifini kabul ettim. Ve HADEP’te çalışmaya karar verdim. Bu çalışmam çok kısa sürdü. Tek bir toplantılarına katıldım. Toplantıda yetkililere, bir takım sorular sorma gereği duydum. Ve sordum. Nedir Partinizin Ekonomi politikası? Bir basılı belgeleriniz var mı? Biz vatandaşa gittiğimizde kendimizi nasıl tanımlayacağız? Vatandaştan oy istediğimizde, vatandaşa ne vaat edeceğiz? Türkiyenin kaynaklarını biliyor musunuz? Bu kaynakları araştıran, rapor haline dönüştürebilecek bir ekibiniz var mı? Biz vatandaşa, HADEP’e oy verirseniz iktidar olursak, yoksul insanların aydınlatmalarını, barınmalarını, ısınmalarını, eğitimlerini parasız edeceğiz, diyebilir miyiz? Tüm bu sorularım karşısında şaşkına dönen yönetici, tek bir cümle ile cevaplandırdı. Arkadaş barış sürecinde yapabileceğimiz şeylerden bahis ediyor dedi. Bende bunun üzerine, barış sürecine geldiğiniz zaman gelirim diyerek ayrıldım.
O gün bu gündür siyasi partilerden uzaklaştım. 1968 yılında Öğrenci Dernekleri Genel Başkanıydım, 2015 yılında yine bir sivil toplum kuruluşunun Genel Başkanıyım. Gazatelerde köşe yazarlığı yapmaktayım. Birikimlerimi, deneyimlerimi bu kuruluşlarda değerlendirmeye çalışıyorum. Hizmet etmek için illede bir siyasi partide olma gibi bir zorunluluğun olmadığına inananlardanım. Hayat hikayemi neden yazdım? Geçmişini bilmeyen gelecekte yanlış yapar, mantığı ile hareket etmekteyim. Bu anlamda geçmiş geleceğe işık tutar,anlayışı içinde, illegal örgütleri yöneten bir takım gizli güçlerin olduğuna adım kadar eminim. Hiçbir illegal örgüt bağımsız ve özgür değildir. Hepsinin bir yönetenleri vardır.Benim de içinde bulunduğum örgütün, ülkemiz düşmanlarına taşeronluk yapmış olduğu inancındaydım. Bu anlamda illegal örgütlerin hiç birisine inanmamaktayım. Şu anda ülkemizde bulunan DHKPC ve diğer Türk solu örgütler Ülkemize düşmanlık eden ülkelerin istihbarat örgütlerince yönetilmektedirler. Kandırılmış halk çocuklarını, kendilerine rant sağlamak için kullanan bu aşağılık örgüt liderleri tam bir ihanet içindedirler.
Abdullah Öcalan ilk çıkışında, ülkemizde gelişen Devrimci Kürt hareketini engellemek ve yok etmek için MİT tarafından PKK’yı kurarak görevlendirilmiştir. Daha sonra, hem Abdullah Öcalan he de PKK, MİT’in denetimi dışına çıkmış ve başka devlerlerin istihbarat birimlerinin denetimine girmiştir. PKK tam anlamı ile uluslararası bir terör örgütüdür. Bu örgüt Türkiyelilerin ortak düşmanıdır. PKK’nın Kürtlerle ilgili bir talebi yoktur. Doğu ve Güneydoğuyu PKK’ya verseler, PKK yine bizden vazgeçmez. Ülkemize haince saldıran, bir çok günahsız insanımızı katleden bu ihanet şebekesi ne yazık ki militan kadrolarını da ülkemizin yoksul hallk çocuklarından oluşturmaktadır. Ölen Kürt, Öldüren Kürt. Yani biz bir canavar oluşturmuşuz ve bu canavar şimdi bizi yemeye başlamıştır. Abdullah Öcalan yakalanıp Türkiyeye teslim edildikten sonra yeniden MİT’in denetimine girmiştir. Başlangıçta Kürtlere ihanet eden, Abdullah Öcalan’ın bugün Kürtlere hizmet ettiğine inanıyorum. PKK kesinlikle Abdullah Öcalanı hiç bir şekilde dinlemez. Abdullah Öcalan'nın PKK üzerinde hiç bir etkisi yoktur. Tiyatro yapmaktadırlar. Kürt gençlerimiz PKK için önemli bir potansiyel ve önemli bir kaynaktır. Bu kaynak kurutulursa PKK potansiyeli biter.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan, son on yıla kadar, Kürt varlığı kabul edilmemiştir ve Kürtler alabildiğince aşağılanmış, adam yerine konmamış, bölge her türlü hizmetten yoksun bırakılmış, insanlar zindanlara atılmış, idam edilmiş, velhasılı Kürtler bu ülkede, esir bir millet gibi yaşamlarını sürdürmeye çalışmışlardır. 1980 ihtilalinden sonra Kürdüm, demek suç sayılmış. Kürtçe konuşma yasaklanmış. HADEP milletvekilleri, Kürtçe yemin edelim diye bir istekte bulunmalarından dolayı, bölücülükden dava açılmış ve on beşer yıl hapse mahküm edilmişlerdir. Son on yıldan bu güne kadar, Kürtler çok önemli demokratik mevziler kazanarak hemen hemen hiç bir sorunlarının kalmadığı bir sürece girmiş bulunmaktadırlar. Kürtleri kendilerine kardeş gören adam gibi adamların ülke yönetiminde olmaları Kürtler için çok önemli bir kazançtır. Bu önemli mevzilerin kıymetini aklı başında olan Kürtler biliyor. Bazı geri zekalılarla kunuştuğumuzda, bu demokratik kazanımlar PKK’nın sayesinden olmuştur inancına kapılmışlardır.

Bunlara diyorum ki; son on yılda, Devleti yönetenler, kendi siyasi geleceklerini riske ederek, Kürtleri kardeş kabul eden bir anlayışla hareket etmiş, seksen yıllık dikta rejmi altında inim inim inleyen halk tabakalarının tümünü kucaklamışlardır.

Sadece Kürtlerin değil, Alevilerin, Sünnilerin, Devrimcilerin, Ülkücülerin, Ermenilerin, Süryanilerin velhasılı ülkedeki tüm kesimlerin Devlet denen mekanizma tarafından mağdur edilldiklerinden söz edilebilir… Ancak; bu kesimlerin mağduriyetleri, son on yıl içinde önemli ölçüde giderilmiştir. Çünkü devleti yöneten kadrolar, demokrat, çağdaş ve adam gibi adamlardan oluşmuş KADROLARDIR. Devlet, dün de aynı devletti, bu günde aynı devlettir. MİT dün de vardı bugün de var. Dün Devletimiz ve MİT emperyalist güçler tarafından dizay ediliyordu. Bugün, Devletimiz ve MİT millileşmiş durumdadır. Millileşmemizden dolayı, düşmanlarımız azgınlaşarak her türlü alçakça saldırılarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bunu bir türlü doğru algılayamayan zavallılara diyorum ki; Devlet, PKK istedi diye bu demokratik açılımları yapmadı ve yapmazda… Kendi halkının yaşam kalitesini ve demokratik istemlerine kalite getirerek insan gibi yaşama imkanı sağlamak amacı ile yapmıştır. Geçmişte, PKK ile yapılan mücadelede on binlerce şehit vermişiz. PKK’ya boyun eğmesi mümkün olmayan devletimiz gerekirse, ülkesi için yüz bin şehit daha verir. PKK gibi alçak bir örgüte bu ülke boyun eğmez.
PKK ülkemizde, BDP’li Belediyeler vasıtasıyla çok iyi bir şekilde örgütlendi. Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki her ilimizi cephanelik haline dönüştürdü. Kürt halkının ayaklanarak isyan etmesi doğrultusunda bir organizasyon yaptı. Bağımsızlık ilan ederek, ülkede bir iç savaş çıkarma planı yaptı. BDP yedi haziran seçimlerinde, seçim hilesi yaparak, Doğu ve güneydoğuda hiç hatasız oy kullanmama gibi bir ilke imza attı. Bu hile mutlaka araştırılmalıdır. Hileli bile olsa önemli bir başarı elde ederek, Mecliste seksen Milletvekili ile temsil edildi. BDP barajı aşsa ya da aşmasa PKK savaşı başlatacaktı. Çünkü ağababalarından savaşı başlat talimatı almişlardı. PKK’nın başındaki Kara yılanlar, Sarı yılanlar, Çiyanlar PKK’yı yönetenler değildirler. Onlar da sizin gibi piyondurlar. BDP’nin içinde çok samimi, yurtsever, demokrat insanların varlığından şüphe yok. Ancak satılmış ve ihanetçilerinde varlığı inkar edilemez. PKK davulu Selehattinin boynuna asmış, tokmakta kendi elindedir. Davula nasıl vuruyorsa ses de o mihver üzerine çıkıyor. Devletin, bu hain mevzilere operasyon düzenlediğinden dolayı perişan olan PKK’lılar imdat butonuna basarak, Selehattinden yardım istemektedirler. Savaş dursun diye çağrıda bulunan Selehattin, PKK’yı eleştirebilecek cesareti gösterememektedir. Bugün sosyal medyada Altan Tan’ın bir alt yazısını okudum. "PKK savaşla meseleleri çözecekse, bize ne gerek var, biz evimize gidelim”. Doğru ise bu söylemi, geç kalınmış olmasına rağmen önemli bir söylem olduğuna inanıyorum. Gerçekten bu olayı doğru algılayarak, PKK’sız demokratik bir zeminde Kürtlerle ilgili sorunların çözümü, tüm Türkiyelilerin özlemidir. Bu özleme tüm BDP’lilerin katkı sunması gerekmektedir. Tüm Kürt halkını ve BDP’lileri PKK’ya karşı mücadele etmeleri için ciddi bir şekilde düşünmeye ve ülkelerine sahiplenmeye davet ediyorum. Başta Selehattin olmak üzere BDP’nin tüm yöneticileri, Belediye Başkanları, bir an önce içinde bulundukları bu gafletten dönerek, ülkelerine sahip olmalıdırlar diye düşünüyorum. Aksine PKK bağlantıları bu ülkeye ihanet bağlantısıdır.
Selehattin Demirtaş’a sesleniyorum, bu alçak örgüt, seni önemli yerlere getirdi. Şu anda Türkiye’de tanınan ve iki dönem Milletvekilliği gibi bir kaymak yedirmişlerdir. Temiz yüzlü bir fiziki yapın var. Ruhununda çok çirkin olmadığını sanıyorum. İki tane güzel kız çocuğun var. Allah bağışlasın. Bu ülke çocuklarının ve torunlarının yaşayabileceği bir vatandır. Bu cennet vatanda, Kürtlerin demokratik mücadelesini hayati boyunca yapan Şerafettin Elçi, Kemal Burkay, İhsan Aksoy, Faruk Aras, Ümit Fırat, ben İdris ortakaya, Nurettin Yılmaz, Orhan Miroğlu, Şivan Perver, Musa Anter ve daha binlerce Kürt aydınları var. Bunlar PKK’nın Türkiye düşmanı olduğuna inandıkları için sizinle birlikte olmadılar. Siz de şapkanızı önünüze koyarak düşünmelisiniz. Eminin, PKK’nın sana verdiği talimatla 6-7 eylül harekatının başlamasına maşa oldun. Bu eylemde ellinin üstünde can kaybımız oldu. Milyar dolarlarca maddi kayba uğramamızdan üzüntü duymuşsundur. Mutlaka vicdanın rahatsız olmuştur. PKK’nın emrinde olduğun sürece daha çok katliamlara ortak olacaksın. Bir an once lanet et sana verdikleri Başkanlık ve milletvekilliğini… Yerin dibine batsın sizing verdikleriniz de ve bu ihanet çetesinden kurtul. Arkadaşlarını da bu konuda ikna etmeye çalış. Onların da kurtulmalarına vesile ol. Çok zor bir şey istiyoruz senden. Ancak bu zorluğu aşabilirsin.Korkmadan, yürekli bir davranış göstermelisin. Bu insanlık düşmanları sana bir şey yapamazlar. Devletimizin korumasına geç. Geçmişte ben de senin gibi bir örgüt üyesiydim. Ülkeme ihanet ediyordum. Örgütün pisliğini gördükten sonra ayrıldım. Şu anda ülkeme hizmet eden bir insan olarak T.C. vatandaşı olmaktan onur duymaktayın. Sen de, Türkiye halklarından özür dile. PKK’nın uluslararası bir terör örgütü olduğunu deklare et ve devletimizin yanında ve hizmetinde olacağını söyle. Eminim şu ana kadar işlediğin suçlardan yargılanmayıp kurtulacaksın. Devletimiz seni bağrına basacaktır. Devletimiz çok güçlü bir devlettir. Allahın izniyle hiç bir güç bizi sindiremeyecektir. Devlet her türlü düşmanlarımızı yok edebilecek kuvvet ve kudrete sahiptir. Ayrıca bu ülke için canını malını ve herşeyini feda edebilecek milyonlarca insanlarımız vardır.Bu ülkenin senin gibi insanlarada ihtiyacı vardır. Bir Türkiye Partisinin Genel Başkanı olur isen, ülkede emekçilerin, yoksulların, dili ve kulağı olursun. Şu anda dünyada var olan tek bir ekonomik sistem varlığını sördürmektedir. O da Kapitalist sistemdir. Bu alçak ve acımasız sistem son aşamasına gelmiş durumdadır. Bazı ülkeler, bir orta sınıf oluşturarak, sosyal yöne ağırlık vermek suretiyle sistemin ömrünü uzatmaya çalışmaktadırlar. Bizim ülkemizde, orta sınıf hemen hemen yok olmak üzeredir. Sistem gereği iki sınıf oluşacaktır. Bunlardan birisi çok zenginler sınıfı, diğeri ise çok yoksullar sınıfı şeklinde tasnif edilecektir. Bu acımasız sisteme dur diyebilecek bir siyasi yapının oluşması zorunludur. Bu siyasi yapının temsilcisi görünen CHP’den hiç bir şey olmaz. Bu durum, ülkemizin önemli bir boşluğudur. Bu boşluk senin kuracağın, Türkiye Partisi bu önemli boşluğu doldurmaya aday olabilir. Ancak, PKK savaşı durdurmalıdır mesajları ile bu iş olmaz. PKK uluslararası bir terör örgütüdür. Yaptığı hiç bir eyleminden sorumlu değiliz. Biz devletimizin yanındayız. Kahrolsun PKK diyeceksin. Daha sonra Türkiye halkları seni bağrına basacak ve af edecek. Aksine, PKK nın yaptığı her katliamda sizing de sorumluluğunuz olacaktır. Masumların kanı ellerinize bulaşmıştır. Bundan kurtulmak kolay değildir. Bu alçaklar, savaşmıyorlar ki, bunlar ülkemizi yıkıyorlar. Barajlarımıza saldırıyorlar. Doğalgaz boru hattını bombalıyorlar. Petrol boru hattını patlatıp, Kuzey Iraklı Kürtlere zarar veriyorlar. İş makinalarını yakıyorlar. vatandaşların araçlarını yakıyorlar. Ambulansları yakıp, sağlık görevlileini öldürüyorlar. Tuzak kurarak, günahsız insanları katlediyorlar… Bu alçaklara insan denir mi? Bunların piyonu olduğun için vicdanın rahat mı? Geceleri yatabiliyor musun? Bu alçaklarla birlikte olduğun sürece kaybedeceksin. Sana yazık olacak. Ülkemize yazık olacak. Herkes bu çirkin savaşta kaybedecek, ama siz yok olacak kadar kaybedeceksiniz. Aklını başına topla ve şunu da iyi bil ki, ya bu batağın içine çıkmamak üzere gömülüp yok olacaksın ya da devletine ve milletine sahiplenerek PKK ile olan ilgini ve alakanı keseceksin.
Selo, bu ülke bizim. Kürtlerin ülkesi, Türklerin ülkesi, tüm Türkiyelilerin ülkesi. Başka Türkiye yok. Cennet vatanımıza sahiplenelim. Bu sana 70 yaşındaki bir Kürdün tavsiyesidir.Top sende.
Saygılarımla…
Gazeteci ,Yazar
İdris  ORTAKAYA 
BÜTÜN SİVİL İN

İNSİYATİF OLUŞUMU GENEL BAŞKANI








Hiç yorum yok

hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.