'İDRİS ORTAKAYA" YÖNETENLER SORGULANMIYOR ".
Devrimci hareket içinde bulunduğumuz
dönemde yöneticilerimizi sorgulamak aklımızın köşesinden dahi geçmezdi.
Marksizm kitabımız, Lenin de peygamberimizdi. Bizleri yönetenler de onların
temsilcileriydi. Temsilcilerimizin verdikleri talimatlar tartışılmadan yerine
getirilirdi. Hiç bir güç bu talimatlara karşı duramazdı.
1975 yılında Dikmen Halkevi
Başkanıydım. Emperyalizme ve Faşizme karşı mücadele ediyorduk. Siyasal Bilgiler
Fakültesinde Necdet isimli bir arkadaşımız silahlı saldırıya uğramış ve yaranmıştı.
Bu yaralamayı yapanlar Dev-Genç’den ayrılan ve Kurtuluş diye bir gurup kuran
arkadaşlardan birisi tarafından gerçekleştirilmişti. Bunun üzerine Dev-Genç ya
da Dev-Yol yöneticileri talimat yayınlaidılar:
"Bölgenizde bulunan Kurtuluşçuları vurun”.
Dikmendeki arkadaşlarımız arasında
bir hareketlilik başladı. Ne oluyor? Arkadaşlar, nedir bu telaşınız diye
sordum. Cevaben "Kurtuluşçu hainler Necdet yoldaşımızı silahla
yaralamışlar" dediler. Necdet yoldaşı yaralayanı mı bulacaksınız? diye
sordum. Yok dediler. Peki ne yapmaya çalışıyorsunuz? dedim. Federasyondan
talimat geldi Kurtuluşçuları vuracağız dediler. Böyle saçma bir karar olamaz,
yanlış bir karardır diye tepkimi gösterdim. Üç tane silahım vardı. Ellerinden
aldım. "Benim silahlarım Devrimcilere işlemez" diyerek ayrıldım. O
gün Ankara’nın çeşitli semlerinde onlarca insan silahla yaralandı ve onlarca insane
da emniyetçe göz altına alındı.
Aradan epey bir zaman geçti.
Arkadaşlarım evime gelerek benimle konuşmak istediler. Kabul ettim. Sen
haklıymışsın dediler. Ancak, verilen
talimat tartışılmadan uygulanır, yanlışsa tartışmaya açılabilir dediler.
Peki bu talimatın uygulanması esnasında ölen insanları geri getirebilme
şansınız var mı? Hayır dediler. Ölen öldü, giden gitti. Neyi tartışıyorsunuz?
diyerek düşüncelerine katılmadığımı ifade ettim. Bu kıssadan hisse çok şey
anlatıyor anlayanlara, değil mii?
Değerli okurlarım, Devrimci hareketi
yönetenleri tanımadan, onlara karşı inanç ve güvenimiz sınırsızdı. Yönetenleri
tanıdıkça, onlara yakın olunca, güven ve inancım giderek zayıfladı. Bu kadar
çıkarcı alçakları bir araya toplamak bir başarıydı. Gençlerimizin ölmeleri
umurlarında değildi. Her ölen genç için yapılan cenaze töreni onlar için
örgütün bir propoganda arenası haline geliyordu. Kimdi bunlar? Kim
görevlendirmişti bunları? Kimler tarafından yönetiliyorduk? Sorgulamaya
başladım. Sonuç olarak, illegal örgütlerin tamamı PKK da dahil olmak üzere
gizli güçler tarafından yönetildiği kanaatine vardım.
Güney doğu bölgemizde devam eden
terörle mücadele sonucu, bir çok insanın ölümünü, yok oluşunu düşünelim.
Kandırılmış, beyni yıkanmış, inanmış bir çok Kürt gençleri ölümün
pençesindedirler. Bu gençlerin beyinleri uyuşturulmuştur. Yaptıkları işi ve işi
yaptıranları sorgulayabilecek bir ortam oluşturabildikleri taktirde çok şeyi
değiştirebilirler. Allah inayete eriştirsin. Bu halk çocuklarını savaştıran,
ölmelerine ve yok olmalarına sebep olan bu aşağılık yöneticiler ve onların
çocukları neden bu işin içinde değildirler. Bunu hiç düşünen olmuş mu? Onlar
güvenli yerlerde keyf çatarken, bu yavrular ölümle, yok olma ile karşı karşıyadırlar. Diyarbakır Sur, Şırnak
Cizre, Siilopi, Mardin Dargeçit, Nuseybin ilçelerinde terörle mücadele eden
güvenlik güçlerine karşı göstermelik protesto eyleminde bulunan ve çocukları
Avrupalarda, Kollejlerde okuyan Milletvekilleri
sıkıyorsa silahlanıp bu bölgede kıstırılan mitanları ile birlikte Devrimci halk
hareketine katılsınlar ki bizde onlara delikanlı yöneticiler diyebilelim.
Bunlar hiç bir şekilde böyle bir eyleme giremezler. Bunlar için halk
çocuklarının ölmeleri umurlarında bile değildir.
Bu alçaklar birinci kademedeki ve dağ
kadrosunun emrinde olanlardır. Bunlar kendi özgür iradeleri ile hiç bir
düşüncelerini açıklayamazlar. Dağ kadrosundaki Kara yılanları, Çiyanları ne
buyursalar onu yapabilirler. Şöyle bir soru aklıma geliyor. Selahattin ve diğer
uzantılar dağın emrindedirler. Peki hiç düşündünüz mü dağ kimin emrindedir? Hiç
merak eden olmadı mı? Dağ uluslar arası
bir terör örgütüdür. Tüm Türkiye düşmanlarının emrinde ve denetimindedir. Bu
alçaklar hem Türk hem de Kürt düşmadırlar.
Kuzey Kürdistan lideri Mesut
Barzaninin babası rahmetli Molla Mustafa Barzani idi. Kürdistan mücadelesi en
az yüz yıllık bir mücadeledir. Baba Barzaninin döneminde Kuzey Irakta
Muhtariyet yönetimi vardı. Kürtler merkezi hükümette Bakanlar düzeyinde temsil
edilirdi. Buna rağmen sağlıklı ve güven içinde değildi İran Şahı
Kürtleri kullandı ve attı. Amerika Kürtleri kullandı ve attı. Suriye lideri
Kürtleri kullandı ve attı. Irakın Saddamı kimyasal silah kullanarak soy
kırımı yaptı. Kürtlere kardeşçe el
uzatan, yardım eden bir tek Türkiye vardı. Celal Talabani “Türkiye Kürdü olmak bir ayrıcalıktır. Bir
onurdur” dedi. Günümüzde de Kuzey Kürdistanın en yakın dostu Türkiye’dir.
Bugün Kürtler kendi ayakları üstünde durmaya çalışıyor. Yüz yıl boyunca
kendisine ait toprağı, kendisine ait ordusu, kendisine ait parası, kendisine ait
parlamentosu, Başbakanı, Devlet Başkanı, hükümeti olmasına rağmen daha da Devlet
olduğunu ilan edememişken, üç kuruşluk PKK nasıl oluyor da Kürt devletini ilan
edebiliyor. Bu aptalca projeye nasıl inanılır. Bu çocukları böyle aptalca
hayallerle kandırıp ölüme göndermek hangi vicdana sığar. Türkiye devletinin
terörle mücadeleye başlamasından sonra kaçacak delik arayan PKK hangi güçle
Kürdistan hayali kuruyor. Bölgede
yaşayan Kürtlerin % 80 ‘i PKK karşıtıdır. % 20’nin içinde de % 5 satılmış
vardır. Diğerleri kandırılmış insanlardır.
Üniversitelerde okuyan çocuklarımız
bu kirli savaşın figüranı olmuşlardır. Bu çocuklara verilen talimatla vatandaşların
araçları yakılıyor. Bu eylemden ne gibi bir kazanç elde ediliyor.? Bu geri
zekalı eylemciler neden bunu sorgulamıyorlar? İşte yazımın başında bahsettiğim
nedenlerden dolayı sorgulama mekanizmasını işletememektedirler. Çocuklar kendi
geleceklerini ve kendi hayatlarını, istikballerini feda etmektedirler. Bu
çocuklar bizim de çocuklarımız olabilirdi. Bunların aileleri bu çocuklara
sahiplenmelidirler. Bu yanlıştan kurtarmalıdırlar. Bunları canlı bomba olarak da
kullanabilirler. Yazık olacaktır. Bakınız, dünyanın en büyük nobel ödülünü kazanan Aziz Sancar Güney
doğu bölgemizden birisidir. Kürt gençleri bu şahsiyeti örnek almalıdırlar.
Dünyadaki başarılarını Kürt halkına armağan etsinler. Kürtler için en iyi
hizmet bu ve benzeri hizmetler olmalıdır.. Orta doğu Teknik Üniversitesinde çok
başarılı bir öğrenci olan yeğenim, bu alçakların tuzağına düştü. geleceğin Aziz
Sancarı olabilecek başarılı bir çocuk sekiz ay gibi bir süre hapis yattı. İki
yıl gibi bir zaman kaybına uğradı. Morelman bitik bir duruma geldi. Hem
ailesini hem kendisini üzdü. Geleceğine önemli bir darbe vurdu. Nasihatlarımızı
dikkate almadı. Tüm çocuklarımızda bu çocuğun durumundadır. Bu çocuklara önce
ünversite, devlet ve aileler sahiplenmelidir. Bu ihanet çetelerinin tuzağından
kurtulmaları için ciddi bir çalışma yapılmalıdır.
Devlet terörle mücadele ederken aynı
ölçüde de bölgenin eğitim eksikliği ile mücadele etmelidir. Eğitim seminerleri
düzenlenmeli ve PKK’nın gerçek yüzü açıklanmalıdır. Ekonomik anlamda da
mücadele verilmelidir. Bölgedeki insanlara aş ve iş götürmelidir. Devletin
varlığını her kademede hisettirmelidir, orada yaşayanlar… Devlet vatandaşına
güven vermelidir. Devlet millet bütünlüğü sağlanmalıdır. Aynı ölçüde sosyal
anlamda da mücadele şarttır. Sosyal ve Kültürel anlamda insanların kalitesi
artırılmalıdır.
Saygılarımla
İDRİS
ORTAKAYA- KHA
Hiç yorum yok
hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.