DEVLET ANA, DEVLET BABA OLMALIDIR…
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze
kadar Kürtlere haksızlık yapıldığı kanaatindeyim… Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın
hazırlık döneminde, Kürtlere verilen sözler yerine getirilmediği gibi, savaş
sonrası bu taahhüdü hatırlatanlar şiddetle cezalandırılmış ve bir bölümü de
İstiklal Mahkemeleri’nce ölüm cezası ile karşı karşıya kalmışlardır.
Kürt diye bir varlığın olmadığını savunan
ve bu ülkede yaşayan herkesin Türk olduğunu ısrarla iddia eden inkarcı zevat,
bu düşüncelerini devlet politikası haline getirerek, Kürt’üm demenin yasal
anlamda suç sayılmasını kanuni madde haline getirmişlerdir.
Hem bir halkı yok sayacaksın hem de o
insanların yaşadıkları bölgeleri alabildiğince geri bırakıp hizmet
götürmeyeceksin, bu haksızlığa karşı çıkanları da baskı ve şiddetle susturarak
zülüm edeceksin… Askere alıp her türlü
hizmetini onlara yaptıracaksın, vergilerini toplayacak vergi ödemeyenleri cezalandıracaksın,
hizmete gelince adam yerine koymayacaksın. Eğitimden yoksun bırakacaksın.
Ekonomik yatırımları yapmayacaksın, işsiz bırakacaksın, aşsız bırakacaksın ve ne
kadar bilinçsiz devlet görevlisi varsa Kürt bölgelerinde görevlendireceksin.
Ağalık düzenine destek vereceksin. Ağalarla iş birliği yaparak o insanları
köleleştireceksin. Sonra, sizin Türklerden ne farkınız var, sizde Türklerle
eşit haklara sahipsiniz diyerek alay edeceksin.
Böyle
bir devlet anlayışı olamaz, olmamalıdır.
Ne
yazık ki zaman zaman devletimiz bu derin devlet anlayışını benimsemiş olumsuz
unsurların denetimine geçmiş ve tedavisi mümkün olmayan yaraların açılmasına
neden olmuşlardır.
Devleti ve güçlerini elinde bulunduran
bu olumsuz unsurlar’ın baskıcı tavrı, PKK terör örgütünün doğmasına neden
olmuştur. Kürt halkı yıllarca PKK ile Devlet güçleri arasında inim inim
inlemiştir. Birçok Kürt aile evlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalmış,
savaş mağdurları gibi her şeylerini kaybetmişlerdir.
Son
on yıl dikkatle izlenmesi gereken yıllardır… Bu dönemde; Kürtlere ilişkin çok
ciddi adımlar atılarak önemli demokratik hakların kazanılması sağlanmıştır.
Devlete
yanlış yaptıran unsurlar, devletten temizlenmiş ve devlet adam gibi bir
politika izleyerek, geçmişte açılan yaraların sarılması doğrultusunda vatandaşlarına
sahiplenmiştir.
Devlet
ana, Devlet babalığını göstermeye başlamıştır.
Kürtleri
bu ülkenin asli unsuru olarak değerlendirmiş ve demokratik her türlü hakların
verilmesi doğrultusunda cesur ve yürekli adımları atmaya başlamıştır.
Ancak,
bu kez Türklerin ve Kürtlerin ortak düşmanı olan PKK terör örgütü devletin
çözüm sürecindeki kararlı tutumu nedeni ile bu süreç tamamlanırsa kendi
varlıkları tehlikeye girer endişesi ile her türlü pisliklerini ortaya koyarak ülkeyi
yakıp yıkmaya başlamışlardır.
Asker
sivil, Kürt Türk ayrımı yapmadan korumasız, günahsız insanları acımasızca
öldürtüp, kaos ortamı yaratmaya çalışmışlardır. Bu vahşetlerinin sorumlusu
olarak ta Kürt halkının olduğu izlenimini yaratmaya çaba harcamışlardır.
Kürtler, namuslu, kaliteli ve
yurtsever insanlardır.
Kimsenin malına, ırzına, namusuna kötü gözle bakmaz. Mert
insanlardır. Güvenilir insanlardır. Kürtler adam gibi adamlardır.
Türk ve Kürt düşmanlarınca ülkemizi yıkıp yakan hainlerin
yaptıkları pislikler Kürtlere mal edilemez. Etmeye çalışanlar büyük bir
haksızlık ve vicdansızlık yapmış olurlar. Yukarıda Kürtlere yapılan haksızlıklardan
bahsetmiştim. Bu haksızlıklar nedeni ile Kürtler arasında haksızlığa karşı bir
potansiyelin var olduğu da bir gerçektir. Bu haksızlıklara karşı olan Kürt
gençleri kandırılarak düşmanlarımızın tuzaklarına düşmüşlerdir.
Gençlerimizi bu yanılgılarından kurtarmak, başta
Devletimizin ve hepimizin ortak görevidir.
PKK’nın
tuzağına düşmüş gençlerimizin yanlıştan dönüp doğruyu bulmaları için Devlete
çok önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Her
şeyden önce Doğu ve Güney doğu Bölgesinde yaşayan insanların can ve mal
güvenliği Devletçe garanti altına alınmalıdır. Vatandaşlar şu anda PKK korku
tüneli içine itilmiş durumdadırlar. Kimse korkusundan düşüncelerini özgürce
açıklayamıyor. PKK’nın siyasal ve yasal uzantısı olan HDP’nin içinde faaliyet
gösteren bir çok yöneticileri de dahil olmak üzere, korku tünelinin içindeler. HDP’nin
lideri Demirtaş da dahil olmak üzere, hiç birisi kendi özgür düşüncelerini dile
getiremezler.
PKK davulu Demirtaş’ın boynuna asmış, tokmağa da
kendisi vurmaktadır. Şu anda PKK’ya uşaklık eden bu insanların çok mutlu
olduklarını sanmıyorum. Bunlar içinde bulundukları korku tünelinden çıkarılırsa
büyük bir bölümü PKK’dan nefret eder diye düşünüyorum.
Devletimizin
yapacağı en önemli işlerden birisi, Millet devlet bütünlüğünü sağlayacak bir
proje ile ve güvenlik zafiyeti göstermeksizin, vatandaşı korku tünelinden
çıkararak yerine PKK ve ona uşaklık edenleri sokmaktır.
Devlet
bunu başarmak zorundadır. Bu başarıldığı taktirde sorun çözüldü sayılır. Aksi
taktirde PKK yurdumuzun her yöresinde, tüm vatandaşları korku tüneli içine
sokacaktır. Murat Karayılanın “Türkiye yi başlarına yıkarım” diye verdiği
alçakça demecine karşılık, mislice bir cevap verilmediyse, cevap vermeyenler de
mislice alçaktırlar.
Uluslararası
terör örgütü olan PKK’ya, ya teslim olacaksın ya da Devlet ve Millet
bütünlüğünü sağlayarak tavizsiz mücadele edeceksin.
Başkaca da bir şans göremiyorum.
PKK’ya ilişkin onlarca yazı yazdım. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza
ve süreçle ilgili Bakanlara kargo ile gönderdim. Son dönemde Devletle aynı
çizgiye gelmiş olmamızdan mutluluk duydum.
İnşallah Devletimiz tutarlı ve kararlı
tavrını devam ettirip Türkiye projesini hayata geçirerek bu musibetten ülkemizi
kurtarmış olur.
İDRİS
ORTAKAYA
GAZETECİ
YAZAR
Hiç yorum yok
hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.