REKLAM ALANI

KHA HABERLER

Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü (BEDAŞ) Abdullah Atalay'ı tanıyalım

 Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü (BEDAŞ) Abdullah Atalay 'ın
Gurbet Kalay Zorba ile 2009 yılında yaptığı söyleşiden  başarı 
öyküsünü ve çalışmalarını aktarmak istiyorum  


YIL 2009 Ağrılı hemşehrim BEDAŞ Genel Müdürü Abdullah Atalay,

 Gurbet Kalay Zorba’ile söyleşiinden bölümleri aktarıyoruz.

İstanbul Avrupa yakasına, elektriğin dağıtımını yapıyor hem de perakende satış hizmetlerini sunuyoruz. Müşteri düğmeye bastığında elektriğin varlığı ya da yokluğu dikkatini çekiyor. Aslında bu uzun bir süreç; üretimden başlayarak iletim, dağıtım ve faturalandırılmaya kadar çok yoğun emeklerle dolu... 


>> Nerede doğduğunuz? Okul hayatınıza nerede başladınız? 
1965’te Ağrı’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi Ağrı’da bitirdim. Üniversiteyi Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik bölümünü kazanarak okudum. Bütün ortaöğretim hayatımı Ağrı’da tamamladım. Ağrı, kalabalık bir aile olarak yoğun ve güzel bir çocukluk süreci yaşattı bize. Sekiz kardeşiz. Ben tam ortada sayılırım. Çocukluğumun başlangıcında ailem şehire yerleşmişti ve şehir hayatı yoğun bir çocukluk evresi yaşama gibi bir hareketlilik getirdi. 


>> Öğrenim hayatınızda genelde birincilikleriniz var,

 Kardeşleriniz için aynı durum söz konusu mu? 
Kardeşlerim yani aile genelinde okul birincileri fazla. Mühendis ağırlıklı bir aile yapısına sahibim. Eğitimimizde babamızın çok büyük önemi var babamız kendisi de bir ilim adamı. 


>> Babanız ne ile meşgul? 


Babam, amcamla beraber hem ticaretle uğraşır hem ilimle iştigal ederdi. Özellikle Ağrı gibi kıt imkanlara sahip bir yerde, okuma yazma oranının düşük olduğu, yüksek tahsil yapmanın çok az olduğu bir ilde, babamızın geleceğe yönelik belirlemiş olduğu perspektif, bizim kardeşler olarak okuma bilincimizi oluşturan ve etkileyen bir süreç oldu. Okuyor olmamızın ve bugünlere gelmemizin sonucunda babamızın çok büyük katkısı vardır. Bugün geldiğimiz yerler, bence babamıza güzel bir geri dönüşüm oldu. 


>> Liseden sonra İstanbul’a geldiniz. 


İki kardeş İstanbul’a geldik. İlk sene birinci olduğum halde kazanamadım, tercihlerim çok yüksekti. Bir abim burada mastır yapıyordu, küçük kardeşimle aynı sene geldik. O İTÜ’ye girdi, ben de Yıldız Teknik Üniversite’sine girdim. İstanbul’a gelirken küçücük bir yerden koskoca bir ile geldik. İstanbul’a adaptasyonumuz kolay oldu. Hem abimizin bizden önce burada okumuş olması, onun kılavuzluğunda hem de işte arkadaş çevremiz çok rahat bir şekilde kaynaştık. İstanbul hayatımızda çok önemli bir dönüm noktasıdır. 


>> Üniversitenin ardından ne yaptınız ? 


Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü bitirdim. Üniversiteyi bitirdikten çok kısa bir zaman sonra özel sektörde çalışma hayatım oldu. Türkiye Elektrik Kurumu’na başvurdum. Mardin’de işe başladım. Aslında ben kendi memleketimde çalışmak istiyordum çünkü oralarda yetişmiş teknik eleman son derece az. Öncelikle ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim bölgemle ilgili yüksek öğrenim sonrası hizmet etmek istiyordum, olmadı. Ama, bir yıl sonra Mardin’den Van’a oradan Ağrı’ya gittim. 


İZMİR’İN BENDEKİ YERİ AYRI 


>> Aileniz orada mıydı? 


Annem, babam ve iki kardeşim hâlâ oradadır. Ağrı’da, mühendis, başmühendis, şube müdürü, müdür yardımcılığı ve müessese müdürlüğü daha sonra 2003 yılında bir süre Müessese Müdürü olarak atandım. Her kademede görev yaptım. On buçuk yıl kaldım. İzmir’e atandım. İzmir’e giderken çok ilginç anekdotlarım var. Özelikle Ağrı’dan İzmir’e giderken o günkü basında geldiğim yerin küçümsendiğini gördüm. Küçük bir yerden büyük bir yere atanırken başarılı olamayacağı kaygıları yaşandı. Biz bunları ekip ruhuyla, yapmış olduğumuz çalışmalarla ortadan kaldırdık. Yanlış paradigmaların kısa sürede silinmesini sağladık. Maalesef hayatta sadece sizin bilgi birikimi elde etmeniz yetmiyor. Toplumda eğer bir statü sahibi olacaksanız, toplumun kabullenmesi de ayrıca sizin için büyük mücadeleyi gerekli kılıyor. Bu anlamda İzmir’in bende de özel bir yeri var. İzmir’deki arkadaşlarla biz aslında çok gururlu bir süreç yaşadık ve bunu İzmir kamuoyu da gördü ancak orada da iki buçuk yıl gibi bir süre kaldık, Ankara’ya terfi ettirildim. Sonra da İstanbul’da görevlendirildim. Burada da bir buçuk seneyi aşkın bir süredir arkadaşlarımızla beraber çalışmalarımıza devam ediyorum. 
.
LÖSEMİLİ ÇOCUKLARLA İLGİLİ KAMPANYA YAPTILAR 


>> Şimdi gelelim sizin Çapa’da lösemili çocuklarla ilgili kurumsal sosyal sorumluluk projenize... 


Biz burada sadece asli hizmetlerimizi yerine getirmiyoruz, her şeyden önce insanız. Kendi iş çalışanlarımızla bir çalışma ahengi ve barışı oluşturmak, dışımızda olup biten olaylara duyarlı olmak ve bir parçası olduğumuz toplumun sorunlarını hissettiğimizi ortaya koymak adına bütün çalışanlarımızın benimsediği bir kısım sosyal projeleri hayata koyduk. Bunlardan bir tanesi yardıma muhtaç lösemili çocuklarla ilgili bütün personelimizin katıldığı yardım kampanyası oldu. Bu kampanyayı biz çalışanlarımızla düzenlediğimiz kermes çerçevesinde tertipledik ve elde edilen gelir, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi lösemili çocukların kaldığı bölüme bağışladık. Eşim ev hanımı. O da benim hemşehrim. 1991 yılında evlendik. Ben o zaman Mardin’deydim. 2 oğlumuz var biri lise 3’e, diğeri lise 1’e gidiyor. 

>> Onların gelecekle ilgili hedefleri nedir? 


Hani babayı takip etme ya da hayır ben şöyle bir yola gideceğim oluyor ya genelde. Ben daha çok çocukların şu olmak istiyorum diye şartlanmışlık süreçlerini doğru bulmuyorum kendi adıma. Bu nedenle daha rahat bir şekilde tercihte bulunmalarını öneririm. Tek kaygım kendi yeteneklerine uygun olmayan bir mesleğe sahi olmalarıdır. Önemli olan onların hayatta mutlu olmaları, bir meslek sahibi olacaklarsa, iyi bir meslek sahibi olmaları, bu topluma bu vatana hayırlı bir evlat olmaları benim bütün beklentim budur. Onların ne olmak istediklerini doğru bir şekilde tayin edeceklerini düşünüyorum. 

>> Ağrı’nın kendine özel yemekleri var mıdır? 


Keledoş var, biraz tabii pancar, nohut, lahana. patates ve hafif yoğurt içeriği olan biraz karışımlı yemektir. Onun dışında keşkek var. 24 saat önceden pişirilmeye başlanır, et tamamen içinde eriyene kadar pişirilir. Tabii Doğu Beyazıt bölgemizin abdigor köftesi, sac kavurmamız meşhurdur. 

 



Hiç yorum yok

hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.