REKLAM ALANI

KHA HABERLER

ÇÖZÜM SÜRECİNDE DOĞRU ADIM ATILAMADI…


 
Çözüm sürecinin muhatabı PKK olduğu sürece, bu sürecin adını çözüm değil, çözümsüzlük süreci olarak değiştirmelisiniz.
Çünkü PKK hiçbir zaman çözümden yana olmamıştır ve olmayacaktır.
PKK’nın doğru bir şekilde tahlilini yapmadan PKK’nın muhatap alınması yanlıştır, hatadır ve çözümsüzlüktür.
Hangi PKK?
PKK’nın ucu açıktır.
Türkiye PKK’sı mı? İran PKK’sı mı? Suriye PKK’sı mı? Irak PKK’sı mı? İsrail PKK’sı mı? Ermeni PKK’sı mı? Paralel yapının PKK’sı mı?
Devlet hangi PKK’yı muhatap alarak çözüm sürecini başlatacak.
Bunu anlamakta güçlük çekmekteyim.
Bu anlayış bu günkü şekilde devam ederse sonu hüsran olur.
Yapılan çalışmalar boşa gider.
Zaman kaybımız kaçınılmaz olur.
Sorunlar giderek büyür.
Kendisini PKK’nın lideri olarak gören ve PKK’nın kurucu başkanı olan Abdullah Öcalan’ın PKK üzerindeki etkisi ne kadardır? PKK, Öcalan’ı dinliyor mu? Öcalan’ın örgüt üstündeki otoritesi ne kadardır? PKK’nın, Kürtler üzerinde Türkiye’de Demokratik hak ve özgürlüklerinin kazanılmasının dışında başka emelleri var mı? Bunlar iyice irdelenmeden muhatabı tespit etmek gaflettir, delalettir.
Devlet bir an önce muhatap konusundaki yanlışından vaz geçmelidir.
Daha dün ülkemizi yakıp yıkan ve kana bulayanların yaptıkları eylemin adına ne denmeli.
Türk Kürt ayrımı yapmadan ülkeyi yakıp yıkan, kırka yakın insanı katledenlerin adına hain yaptıkları işe ihanet adı verilir.
Bu bir başkaldırı eylemidir.
Eminim ki bu ihanetten, tüm Kürt aydınları gibi Öcalan da üzüntü duymuştur.
Bu olayların içinde, gezi eylemlerinin aktörleri yerlerini almışlardır.
Devlet burada güvenlik zafiyeti göstermiştir.
Şartlar ne olursa olsun, Devlet vatandaşının can ve mal güvenliğini korumak zorundadır. Bu korumayı yapamıyorsa, orada Devlet yok demektir. Devletin olmadığı yerde başka güçler var olur. Devletimiz, kamu güvenliğini zaafa uğratmadan tüm gücüyle tedbir almalıdır.
Başbakanımız, Sayın Davutoğlu Akil insanlar toplantısında, PKK’dan şikayetlerini sıralarken, silahlı militanlarının, sınır dışına çıkmamasından kaynaklanan rahatsızlığını dile getirdi.
PKK sözünde durmadı.
Sayın Davutoğlu ne bekliyordunuz?
PKK’nın birisi söz verir diğeri bildiğini okur.
Kürtlerin %95 i, kendilerini bu ülkenin asli unsuru olarak görmektedir. Türkler ne kadar bu ülkenin sahipleri iseler, Kürtlerde o ölçüde bu ülkenin sahipleridirler. PKK’nın denetiminde olan %5’lik marjinal grup, bölmek, parçalamak ve ayırmak gibi bir amaç doğrultusunda olanlardır.
Bunlar her fırsatta Devletimize karşı tehditlerini yapmaktadırlar. Çözüm sürecini bahane ederek tehdit edenler, ”Kobani düşerse Ankara düşer” ifadelerini kullanan kendini bilmezler, karşılık almazlarsa daha da azgınlaşacaklardır.
Bu ifadeleri kullananlar, PKK’nın siyasi uzantılarıdır.
Öcalan’ın bu marjinal yapı ile aynı görüşte olmadığı kanaatindeyim.
Barış ve çözüm sürecinde Öcalan, PKK’nın büyük bir bölümüne söz geçiremeyecektir.
Devlet, güvenlik konusunda sıfır toleranslı olmalıdır. Doğu ve Güneydoğu bölgemizde var olan STK’ların hiç biri korkularından düşüncelerini özgürce açıklayamamaktadırlar. Vatandaş korkutulmuş konuşamıyor. Herkes baskı altındadır. Devlet otoriter değildir. PKK’nın siyasi uzantıları içindeki insanlar dahi korkularından düşündüklerini söylemekte özgür değillerdir.
Devlet otoritesini kurmalı ve vatandaşını bu korku tünelinden güvenli bir şekilde geçirmelidir. Vatandaş devlete güven duyduğu takdirde bu çapulcu sürüsüne pabuç bırakmaz. Ülkesine, Memleketine canla başla sahip çıkar. Bu güven mutlaka vatandaşa verilmelidir.
Mevcut ortamda; insanlar evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmış, Doğu ve Güney doğu illerinden göç başlamıştır.
Milli güvenlik kurulu vatandaşının güvenliği ile ilgili her türlü tedbiri zaman geçirmeden almalıdır.
Daha güvenlik paketi çıkmadan PKK katiyen kabul etmeyiz diye demeç verdi. Bu güvenlik kararından vaz geçilmezse, barış süreci tehlikeye girer, tehditlerini savurmaya başladılar. Barış süreciniz yerin dibine batsın. Sizinle barışın olması mümkün değil, zaten… Devlette bunu anlarsa ne mutlu bize… İnşallah anlayacaktır ve en kısa zamanda yanlışından geri dönecektir.
Devlet, kendi güvenliği ile ilgili kararlarını PKK’nın izniyle mi alacaktı. Böyle anlaşılmaz, garip ve ilginç bir durumla karşı karşıyayız.
CHP’nin 27 yıllık tek partili faşist yönetimi, kendi fasit anlayışlarını, Devletin resmi ideolojisi haline getirerek, özellikle Kürtlere karşı yapılan zülüm ve inkârcı politikaları, PKK’nın faşist, baskıcı sisteminin doğmasına neden olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti her şeye rağmen Barış ve Çözüm sürecinden vazgeçmemeli…
Demokratik çözümü kendi halkı için yapmalıdır.
Ne kadar çok demokrasi o kadar çok çağdaşlaşma demektir.
Yani çözümün tarafı olarak Kürt halkının tamamını görmelidir.
Öcalan’ın muhataplığını doğru bir tespit olarak görmekteyim.
Devlet, Öcalan’ı da yanına alarak, Öcalan’ın denetiminde olan tüm Öcalan taraftarları ve tüm Türkiyelilerle işbirliği yaparak, tek vücut halinde PKK ile mücadele etmelidir.
Böyle bir Konsorsiyum yapıldığı takdirde, süreç hızlı ve sağlıklı bir şekilde yürür. Birlik, beraberlik ve kardeşliğimiz pekişmiş olur.
Bu birliğimizin bozulması noktasında, başta Türkiye düşmanları, PKK ile işbirliği yaparak karşı eylemlerini gerçekleştireceklerdir.
Devlet, Öcalan’ı da, Öcalan taraftarlarını da, tüm Kürtleri de; PKK’dan ve Türkiye düşmanlarından korumalıdır.

İDRİS ORTAKAYA
1.  VAN SESİ GAZATESİ KÖŞE YAZARI
2.  ŞEHRİ VAN GAZETESİ KÖŞE YAZARI
3.  EGE NEWS GAZETESİ KÖŞE YAZARI

4. ULUSLARARASI SİVİL İNİSİYATİF GAZETESİ KÖŞE YAZARI.

Hiç yorum yok

hakaret içeren ve alâkasız yorumlar yayınlanmayacaktır. Hukuki sorumluluk yorum sahibine aittir.